Öküz
(Candan Erçetin'in yorumuyla İzmir'in Kavakları eşliğinde....)
Bir gün aslanlar toplanmış.
"Ya lafta ormanlar kralıyız açlıktan öleceğiz. Maymunlara saldırsak daldan dala kaçıyor. Fillere saldırsak fazla büyükler, kuş desen uçuyor, ceylan desen kaçıyor,balık desen yüzüyor. Ne yapacağız biz" demiş bir tanesi.
"Öküzlere saldıralım" diye öneri gelmiş genç bir aslandan."iri yarı görünüyorlar ama, ne pençeleri var, ne dişleri... tam dişimize göre"
Ama düşündükleri gibi olmamış. Organize bir şekilde takım savunması yapan öküzlere yaklaşamamışlar bile.Bakmışlar açlıktan ölecekler, gururlarını sereflerini bir kenara bırakıp tilkiye danışmışlar.
"O iş kolay" demiş tilki. "siz beni onların yaşadığı otlakların prensi yapın yeter."Çaresiz kabul etmiş aslanlar.
Tilki eline beyaz bir bayrak alıp barış elçisi gibi öküzlerin arasına gitmiş.
"saygıdeğer öküz kardeşlerim" demiş,"aslında aslanlar uysaldır, sizi de çok seviyorlar. ama şu aranızdaki sarı öküz var ya, sarı öküz, işte sorun o... görünce tahrik oluyorlar,canları çekiyor, verin şu sarı öküzü, kurtulun kardeşim, huzur içinde yaşayın!"
Öküzler düşünmüş taşınmış. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığından yola çıkarak sarı öküzü vermeyi kabul etmişler. Aslanlar da afiyetle yemişler.
Bir iki gün sonra yine gelmiş tilki. "Bakın gördüğünüz gibi, saldırılar kesildi, mutlu mutlu yaşıyorsunuz"
demis ve eklemiş: "ama şu benekli öküz var ya, benekli öküz, o burada olduğu sürece size rahat yüzü yok arkadaş, canları çekiyor, verin, kurtulun!"
Öküz heyeti tekrar toplanmıs. nizam-i alem için benekli öküzü de vermişler.Devam eden günlerde tilki gelmeye devam etmiş.
kuyruğu uzun olani...
burnu beyaz olanı...
semiz olanı...
Günler böyle devam etmiş. Otlak seyrelmiş, aslanlar güçlenmiş.Daha tilki gelmemiş (!) . Gerek kalmamış çünkü. Doğrudan aslanın biri gitmiş öküzlerle görüşmeye.
"Hanginizi istersem onu vereceksiniz, alem buysa kral benim adamı hasta etmeyin" demiş.
Otların arasında tek tük kalmış, korkudan tir tir titreyen öküzler "keşke sarı öküzü hiç vermeseydik" demişler.
İş işten geçmiş tabi...
Bir gün aslanlar toplanmış.
"Ya lafta ormanlar kralıyız açlıktan öleceğiz. Maymunlara saldırsak daldan dala kaçıyor. Fillere saldırsak fazla büyükler, kuş desen uçuyor, ceylan desen kaçıyor,balık desen yüzüyor. Ne yapacağız biz" demiş bir tanesi.
"Öküzlere saldıralım" diye öneri gelmiş genç bir aslandan."iri yarı görünüyorlar ama, ne pençeleri var, ne dişleri... tam dişimize göre"
Ama düşündükleri gibi olmamış. Organize bir şekilde takım savunması yapan öküzlere yaklaşamamışlar bile.Bakmışlar açlıktan ölecekler, gururlarını sereflerini bir kenara bırakıp tilkiye danışmışlar.
"O iş kolay" demiş tilki. "siz beni onların yaşadığı otlakların prensi yapın yeter."Çaresiz kabul etmiş aslanlar.
Tilki eline beyaz bir bayrak alıp barış elçisi gibi öküzlerin arasına gitmiş.
"saygıdeğer öküz kardeşlerim" demiş,"aslında aslanlar uysaldır, sizi de çok seviyorlar. ama şu aranızdaki sarı öküz var ya, sarı öküz, işte sorun o... görünce tahrik oluyorlar,canları çekiyor, verin şu sarı öküzü, kurtulun kardeşim, huzur içinde yaşayın!"
Öküzler düşünmüş taşınmış. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığından yola çıkarak sarı öküzü vermeyi kabul etmişler. Aslanlar da afiyetle yemişler.
Bir iki gün sonra yine gelmiş tilki. "Bakın gördüğünüz gibi, saldırılar kesildi, mutlu mutlu yaşıyorsunuz"
demis ve eklemiş: "ama şu benekli öküz var ya, benekli öküz, o burada olduğu sürece size rahat yüzü yok arkadaş, canları çekiyor, verin, kurtulun!"
Öküz heyeti tekrar toplanmıs. nizam-i alem için benekli öküzü de vermişler.Devam eden günlerde tilki gelmeye devam etmiş.
kuyruğu uzun olani...
burnu beyaz olanı...
semiz olanı...
Günler böyle devam etmiş. Otlak seyrelmiş, aslanlar güçlenmiş.Daha tilki gelmemiş (!) . Gerek kalmamış çünkü. Doğrudan aslanın biri gitmiş öküzlerle görüşmeye.
"Hanginizi istersem onu vereceksiniz, alem buysa kral benim adamı hasta etmeyin" demiş.
Otların arasında tek tük kalmış, korkudan tir tir titreyen öküzler "keşke sarı öküzü hiç vermeseydik" demişler.
İş işten geçmiş tabi...