Tarihsel akış içinde bir çok uygarlığın yaşayıp, kendi dinlerinin ve kültürlerinin etkilerini miras bıraktığı Mardin şehri, UNESCO' nun Dünya Mirası "Geçici Listesi" ne girmiştir. Binlerce yıllık bir geçmişin canlı izlerini taşıyan bu kentin, gelecek nesiller için korunmaya alınması sadece ülkemiz açısından değil Dünya açısından da güzel bir adımdır.
Şehre neden "Mardin " ismi verildiği ile ilgili bir çok rivayet vardır. Kesin kanıtlanmamış olsa da; en bilineni , bölgede yaşayan "Marde" kavminden geldiğidir. Kavmin hükümdarlarından birinin Mardin isimli oğlu hastalanınca Batı Kalesi' ne gönderilir ve burada iyileşince, Kale' nin bulunduğu yere "Mardin" isimli şehir kurulur. Arap tarihçilerden Vakidi' nin söylemlerinden birine göre ise; Mardin Kalesi' nde "Din" isminde ünlü bir rahip yaşamaktadır. Ünü diğer ülkelere yayılmıştır. Ancak Heraklüs tarafından gönderilen bir kumandan tarafından öldürülür ve Kale' nin ismi de "Mate Din" (Din Öldü) olur. Aslında birçok farklı söylenti olsa da, ortak anlamın genelde "Kale" olduğu göze çarpmaktadır.
Bereketli Mezopotamya topraklarında yer alan ilk halkın, M.Ö. 4500 civarında yaşayan Subarular olduğu yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır. Daha sonraki dönemlerde ise burası, Sümerler' in hükümdarlığı altına girmiştir. Şehircilik, sulama ve tarım alanında ileri bir düzeye gelinmiştir. Ancak M.Ö 2820 civarı, Sümerler' in kan kaybetmesiyle Mardin, önce Akadlar' a, daha sonra M.Ö. 2200-1925 döneminde ise, Hammurabi bu toprakları Babil Devleti' ne katmıştır. Onların hükümdarlığına ise Hititliler son vermiştir. Hititliler' in ardından Ari ırkından Midiller ' in 500 yıllık hükümdarlığı başlar. Fakat çıkan iç savaş sebebiyle şehir Asurlular' a geçer. Mardin, daha sonra sırasıyla Urartu Krallığı' na, Sityaniler' e ve İran' dan gelen Midiller' e geçmiştir. Mısır işgalinden sonra Büyük İskender Mezopotamya' ya gelerek Mardin' i de krallık topraklarına katmıştır. Ama onun ölümünden sonra topraklar pay edilmiş ve şehir, Abgarlar' a verilmiştir. Abgarlar' dan sonra 640 yıllık Roma egemenliği başlar. Bu dönemde yaşanan veba salgını sonucu şehir neredeyse tamamen boşalır. Bu olaydan 100 yıl sonra, Romalı bir kumandan şehri tekrar inşa ettirir ve halkın geri dönmesini sağlar. Bizans dönemine Hz. Ömer' in kumandanlarından İlyas Bin Ganem son verir. Daha sonra, Mardin ve çevresi, sırasıyla Emeviler' in ve Abbasiler' in hakimiyetine girer. İslamiyet, bu dönemde bölgeye gelir ve hızla yerleşir. Mardin Kalesi' ni, Abbasiler' in elinden alan Hamdaniler' in, burayı sağlamlaştırmaları sayesinde Kale günümüze kadar gelebilmiştir. Hamdaniler' i Mervaniler izler ve çarşılar, camiler yaptırırlar; İpek yolu üzerindeki şehrin ticaret hayatına canlılık getirirler. 1089 yılında yapılan savaş sonrası Mervaniler, Selçuklar' a yenik düşer. Selçuklular' dan sonra, kazandıkları zaferler ve Haçlılar' la yaptıkları mücadeleler sayesinde bölgede büyük bir devlet kuran Artuklular' ın hakimiyeti başlar. Yine bu dönemde bir çok cami, medrese, hamam ve kervansaray yapılmıştır. Artuklular döneminde şehir, Timur ' un saldırılarına geçit vermez. Ancak Karakoyunlular' a yenik düşer. Ardından gelen Akkoyunlular döneminde ise Kasım Paşa, şehri ve kaleyi onarma çalışmaları başlatır ve Kasım Paşa Medresesi' ni yaptırır. Kalenin anahtarı daha sonra, burada Şii Devleti kuran Şah İsmail' e geçer. 1517 yılında ise, Yavuz Sultan Selim döneminde, Mardin Osmanlı topraklarına katılmış, bir sancak durumunda Diyarbakır Beylerbeyliği' ne bağlanmıştır. Mardin, 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti' nin sınır illerinden biri olmuştur.
Tarih sahnesindeki neredeyse bütün kültürlerin uğradığı bir şehir olan Mardin' de farklı inançlara, kültürlere sahip olan halk halen birlik ve beraberlik içinde yaşamaktadır.
BU YAZININ TÜM HAKLARI ŞAHSIMA AİTTİR. İZİNSİZ HİÇBİR YERDE KULLANILAMAZ.