MASKELİ BALO
Sevilmemek korkusu ne büyük!
Kişi sevilmez ise belki korkuyor yalnız kalmaktan, belki de sevilmemeyi içinde taşıdığı çirkinliklerden utanmış olmanın yansıması olarak görüyor. Buna da çare; takıyor yüzüne, gönlüne maskeyi. Maskenin de maske olduğunu biliyor taa derinden... Bunun sorumluluğunu kabullenecek cesareti olmadığı için de mecaz veya gerçek anlamda öldürüyor içindeki aslında saf olan benliğini veya özünü gördüğü kişileri.
O kadar kanıksamış ki durumu maskeli kişi, ekran kaydırır gibi değiştiriyor yüzünü. Yıllar karakter olgunluğu yerine maske değiştirme olgunluğu kazandırmış, beceri gitgide iyileşir olmuş.
Nedir maskelerin sebebi? Kim seni kendine bu kadar çirkin gösterdi? Kim inandırdı seni bu kadar çirkin ve kötü olduğuna? Ve sonra her gün maskeler takıp çıkardın, her gün yıllarca bir tiyatro çevirdin. Ne zordur aslında her gün kime ne maske yapmıştım, kime ne rolüyle gözükmüştüm!
Hala rafların çökmedi mi onca maskeden sonra?
Aynada kendine baktın mı hiç? Hani o maskelerinin olmadığı kendine? Korkunu kenara koyup “ 1 dakika sen burada dur, sadece bir kez olsun cesaret gösterip unuttuğum esas gönlüme/özüme bakacağım” diyebildin mi?
Korkma, o kadar acımıyor. Bir kez karar verdin mi maskeleri çıkarmaya, inan ki ilk aşk acısı onun yanında daha yürek acıtan kalır.
Her maskeni al teker teker yüzünden, gönlünden sonra esas kimdi maskeli olduğunu bilen işte ona git; yani kendi bütünlüğüne git ve sor bakalım “beni seviyor muyum” diye.
Sev ki raflar boşalsın, sev ki bu kez o raflara seni her halinle seven insan suretleri gelsin.
Yolun sonunda kendine vuslat var...
Ha aradığın “mana” değil de “madde” ise; raflara raf eklemen için, ne diyelim ne diyelim??, “heyamola” diyelim...
Maskeli baloya bence bir bakıştı. Aklıma esti yazdım ...